9 Mart 2014 Pazar

BU HAYAT BİR KABUS TANRIM



cemil aydın


Muhakkak yazı yazacağım. Yazmak gibi de değil aslında. Anlatıyorum. Karşımdaymışsınız gibi. Hani denemeyi anlatırken söylenen o meşhur ifade… Hatırladınız değil mi? Daha başka şeyler de var hatırladığım. Bir edebiyat öğretmenimin dediği gibi: Hikaye anlatılır, öykü yazılır. Ve daha bir sürü aklımın çöplüğüne attığım bilgi.

İş oluş hareket bildiren tüm eylemler yavaş yavaş hayatımızdan çıkıyor. Korkarım bir gün öğrencilerin altını çizeceği anlamsız harf yığınları olacak eylemler. Devletin okumalarını istediği kitaplarda geçen fiilleri gördüklerinde sözlüklere bakacaklar. Anne ve babalarına soracaklar. Eğer anne ve babaları çocuklarını “Siz keyfinize bakın. Çocuklarınızın ödevleriyle biz ilgileniyoruz.” sloganıyla ortaya çıkan piyasa öğretmenlerinin kucağına atmadıysalar.

Ne yazsam karartıyorum ufkunuzu. Yazar ufuk açar, bireysel tarihleri işaret eder. İnsan yaratır yazılarında. Bakın, der. İşte bunlara tutunun. Hayata tutunmanızı sağlayacak, sizi bataklıktan çıkaracak, size yol gösterecek kahramanınız burada. Ben de bu yazımda insanlar yaratmak isterdim tutunabileceğiniz. Biliyorum tutunmak dedim sık sık. İşte yazar kendini ele veriyor. Anlatımın akışını bozan bir cümle daha.

Anlatamıyorum. Kendime takılıyorum. Bir örümceğim. Ördüğüm ağlara dolanıyorum. Kendi kefenimi hazırlıyorum özenle. Mecbur bırakıyorum kendimde ölümü.

Ah bu benim kendime dalmışlığım!  Kurtulsam daldığım koyu mavilikten. Vurgun yemesem bir kere de. Ne anlatabilirim o zaman size dair? Hiç. Yaklaştığım, uzaklaştığım her yer kapı duvar olmuş bana. Ne söylesem yüz üstü bırakmak olacak. Şehirler geçeceğim birbiri ardına, yollara sığınacağım. Siz de sığınır mısınız yollara? Görmemek, anlamamak için kendinize uzaklığınızı. Hiç durmamacasına geçtiniz mi yollardan?

Ne anlatabilirim o zaman size dair? Hiç.

Sorular soruyorum durmadan. Kitapta ne yazıyorsa odur, diyor öğretmenim. Kitapları kutsal belliyorum. Kitaba hürmet insanı yüceltir, diyor babam.-Babam da babaymış ha!- Bel üstünde tutuyorum tüm sorularımın cevaplarını.

Birkaç sene sonra Gazali’yi anlatıyor öğretmenim. Bir eşkıya Gazali’nin de olduğu bir kafilenin yolunu kesiyor. Herkesin değerli eşyalarını alıyor. Gazali’nin urbasında kitaptan başka bir şey yok. Eşkıya kitaplarını alıyor Gazali’nin. Gazali yalvarıyor: “Kitaplarımı geri verin. Ben bilginim. Ben bu kitaplar için yollara düştüm. Bunlar benim hazinem. Size yaramaz.” Eşkıya: “Be hey ahmak! Sen nasıl bir ilim adamısın ki bildiğini zannettiğin şeyler bizdeyken ilimsiz kalıyorsun.” diyor.

Bazen güzel şeyler anlatıyor din öğretmenleri. Bana bir tanesi denk geldi. Aldım koydum bu yazıya da. İyi oldu. Hepinizin istediği türden. İyi var, kötü var. Sürükleyici, kısa ve ana fikri apaçık bir hikaye.

Ben bu kadar kesin hikayelere dayanamıyorum artık. Hayatımda hiçbir zaman kesinlik olmadı. Kesinliğin beyni uyuşturduğunu, aklı devre dışı bıraktığını, aklın yerine koyduğumuz akıl zannettiğimiz bir merkezin yönettiği alışkanlıkların ağına takılmış kara bir sinek olduğumuzu düşünüyorum. Sıradanlaşan sorulara muhatap olduğumda bunu daha çok hissettim. Çok sevdiğim bir şeyi, sevdiğimi düşündüğümden dolayı sevmem ihtimali beni düşündürdü. Sevmekten caydım. Sevgiyi saf haliyle yakalamak ve içime hapsetmek isteğiyle duyduğum her şüphe, sorduğum her soru beni olmam gereken yerden uzaklaştırdı. Ruhumdaki gerilim, kalbimdeki büyük boşluk görüntümü kapladı.

Tüm bu karın ağrısından, kelimelerce uzayan sancıdan, soluğum kesildiğinde bir akşam, benden bir ses kalacak geriye. Bir an, belki bir görüntü.

Aldığım her nefes acıtıyor bedenimi. İliklerime kadar hissettiğim anlarda bu kısa gözüken ve içine bir ömür sığdırdığımız anlarda karanlık bir kuyu açılıyor, kopkoyu bir derinliğe doğru çarpa çarpa düşüyorum. Kulaklarım uğulduyor, ellerim buz kesiyor, boğazımı bir çift el sıkıca kavrıyor, beynimi sarsıyor. O an ölümle bedenimi tanıştıracak olan meleğin şekilsiz hayali gözlerimde beliriyor. Dünyanın tüm renkleri birbirine giriyor, bu kargaşadan arsız bir siyah ve sinsi bir gri galip çıkıyor. Bu renklerin içinden görüyorum hayatı.


Bu hayat bir kabus Tanrım. Uyandığımda yanında olmayı dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder