28 Ağustos 2013 Çarşamba

OKURU YAZARDAN UZAKLAŞTIRAN BİR YAZI TÜRÜ: GÜNLÜK


cemil aydın


“Kim günce tutar? İşi gücü az insan. Kısacası aylak adamın işidir günce tutmak! Düşünüyorum günce yazarlarını. Başta Gide…Edebiyattan başka işi var mıydı? Para kazanmak, çoluk çocuğunu geçindirmek derdini bilmezdi hiç. Elli yıl günce yazmış! Yazar tabi!”

Günlük hayatın onu zincirleyen uğraşlarından sıyrılamadığından düzenli olarak günlük tutamayan Oktay Akbal kendisini temize çıkarırken özendiği,düşlediği aylaklığı yaşayan Andre Gide’in elli yıl günlük yazmasını belki de kıskanıyor.

Akbal, aylaklık yapabildiği müddetçe yazdığı Anılarda Görmek’te toplanan günlüklerinde Kurban Bayramı ve orduyla alakalı hayretle okuduğum bazı notlar almış.

23 Mart 1967 günü yazdığı Bayram İçin başlıklı günlüğünde Akbal şunları diyor: “Kurban bayramlarını dört günlük bir dinlenme saydım hep. Bayram sayamadım bir türlü. Kanlı bayram olur mu hiç? Bir yandan koyunlar kesilsin sokaklarda,bahçelerde,kapı önlerinde.Bir yanda insanlar sevinç,mutluluk duysun! Buna bayram dememeli,başka bir ad vermeli!..”

Çocukluğunda hatırladığı tek Kurban bayramında koçu kesmeye gelen mahalle kasabını taşa tuttuğunu söyleyen Akbal, yazdıklarıyla keşke bu günlüğü okumasaydım dedirtmişti.

6 Ağustos 1969 günü yazdığı Sabah Gerçekleri başlıklı günlüğünde Akbal şunları diyor: “ İşte ilk kez işçilerle polis çatışmış. Altmış dört polis on dört işçi yaralanmış. Önce öğrenciler,şimdi işçiler! Birkaç gündür polislerle işçiler karşı karşıya duruyorlardı, dostluk ediyorlardı. Buyruk gelmiş yukardan “Fabrika boşaltılacak” diye. Boşaltamamışlar. Gene ordu yetişmiş iki yanın imdadına. Hep ordu. Ordu olmasa ne yapardık bilmem.”

Türk Demir Döküm fabrikasını işgal eden işçilerle polis arasında yaşanan çatışmaya müdahale eden ordu zırhlı araçlarla fabrikayı kuşatmış ve fabrikanın tahliye olmasına sebep olmuş. (http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1969/08/06) adresinden ulaştığım bu bilgileri okurken gözüme haberin bulunduğu sayfadaki bir fotoğraf ilişti. İşçileri yatıştırmaya gelen albayın elini,işçilerden birinin öptüğü sırada çekilmiş bir fotoğraf bu. Akbal da günlüğünde yazdıklarıyla albayın elini öpmüş sayıldığından,keşke bu günlüğü okumasaydım dedirtmişti.

Bazen yazarlar kendilerinden beklemediğiniz bir sığlıkla düşünebilir. Evet yazarlar da bir insan. Onlar sadece bizi büyüleyen hikayelerini ve romanlarını yazmakla meşgul değiller. Onlar da günlük siyasetten çekip alamıyorlar kendilerini. Onlar da bazen kinine teslim olup anlam veremediğimiz bir şekilde öfkelenip zehir saçabiliyorlar etrafa.

Kitabı okurken yukarıda örneklediğim ve yazıma dahil etmediğim bazı yerlerde keşke bu günlüğü okumasaydım demiştim.Ancak bu ideolojik saplantılardan kurtulup yazarı ve eseri olduğu gibi kabul etmeliyiz. Bu kabulün zihnimize yerleşmesi için yazarların günlüklerini mutlaka okumalıyız.

Okurun yazarla yüzleşmesini sağlayan bir yazı türüdür günlük.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder