cemil aydın
“Kim günce tutar? İşi gücü az insan. Kısacası aylak adamın
işidir günce tutmak! Düşünüyorum günce yazarlarını. Başta Gide…Edebiyattan
başka işi var mıydı? Para kazanmak, çoluk çocuğunu geçindirmek derdini bilmezdi
hiç. Elli yıl günce yazmış! Yazar tabi!”
Günlük hayatın onu zincirleyen uğraşlarından
sıyrılamadığından düzenli olarak günlük tutamayan Oktay Akbal kendisini temize
çıkarırken özendiği,düşlediği aylaklığı yaşayan Andre Gide’in elli yıl günlük yazmasını belki de kıskanıyor.
Akbal, aylaklık yapabildiği müddetçe yazdığı Anılarda
Görmek’te toplanan günlüklerinde Kurban Bayramı ve orduyla alakalı hayretle
okuduğum bazı notlar almış.
23 Mart 1967 günü yazdığı Bayram İçin başlıklı günlüğünde
Akbal şunları diyor: “Kurban bayramlarını dört günlük bir dinlenme saydım hep.
Bayram sayamadım bir türlü. Kanlı bayram olur mu hiç? Bir yandan koyunlar
kesilsin sokaklarda,bahçelerde,kapı önlerinde.Bir yanda insanlar
sevinç,mutluluk duysun! Buna bayram dememeli,başka bir ad vermeli!..”
Çocukluğunda hatırladığı tek Kurban bayramında koçu kesmeye
gelen mahalle kasabını taşa tuttuğunu söyleyen Akbal, yazdıklarıyla keşke bu
günlüğü okumasaydım dedirtmişti.
6 Ağustos 1969 günü yazdığı Sabah Gerçekleri başlıklı
günlüğünde Akbal şunları diyor: “ İşte ilk kez işçilerle polis çatışmış. Altmış
dört polis on dört işçi yaralanmış. Önce öğrenciler,şimdi işçiler! Birkaç
gündür polislerle işçiler karşı karşıya duruyorlardı, dostluk ediyorlardı.
Buyruk gelmiş yukardan “Fabrika boşaltılacak” diye. Boşaltamamışlar. Gene ordu
yetişmiş iki yanın imdadına. Hep ordu. Ordu olmasa ne yapardık bilmem.”
Türk Demir Döküm fabrikasını işgal eden işçilerle polis
arasında yaşanan çatışmaya müdahale eden ordu zırhlı araçlarla fabrikayı
kuşatmış ve fabrikanın tahliye olmasına sebep olmuş. (http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/Arsiv/1969/08/06)
adresinden ulaştığım bu bilgileri okurken gözüme haberin bulunduğu sayfadaki
bir fotoğraf ilişti. İşçileri yatıştırmaya gelen albayın elini,işçilerden birinin öptüğü sırada çekilmiş bir fotoğraf bu. Akbal da günlüğünde yazdıklarıyla
albayın elini öpmüş sayıldığından,keşke bu günlüğü okumasaydım dedirtmişti.
Bazen yazarlar kendilerinden beklemediğiniz bir sığlıkla
düşünebilir. Evet yazarlar da bir insan. Onlar sadece bizi büyüleyen hikayelerini
ve romanlarını yazmakla meşgul değiller. Onlar da günlük siyasetten çekip
alamıyorlar kendilerini. Onlar da bazen kinine teslim olup anlam veremediğimiz
bir şekilde öfkelenip zehir saçabiliyorlar etrafa.
Kitabı okurken yukarıda örneklediğim ve yazıma dahil
etmediğim bazı yerlerde keşke bu günlüğü okumasaydım demiştim.Ancak bu
ideolojik saplantılardan kurtulup yazarı ve eseri olduğu gibi kabul etmeliyiz.
Bu kabulün zihnimize yerleşmesi için yazarların günlüklerini mutlaka
okumalıyız.
Okurun yazarla yüzleşmesini sağlayan bir yazı türüdür
günlük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder