cemil aydın
Zaman geçtikçe insan edindiği
bilgilerle, gözlemleriyle, tecrübeleriyle karakterini oluşturuyor.
Bu aşamada toplumsal etkileşim büyük
önem kazanıyor. İslamiyet inancının da toplumsal hayatı
önemsediğini, bu öğüdü atalarımızın yaşamlarına sirayet
ettirdiğini söylemek yanlış olmaz. İslamiyet inancında insanlar
eşittir. Eşitlik Allah’a kul olmaktan gelir. Canı, rızkı temin
eden Allah katında kullar doğruluğu, güzelliği yaşamak ve
yaymakla mesuldür. “Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın,
ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani
siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi
birleştirmişti ve O’nun nimetiyle kardeşler olmuştunuz.(Al-i
İmran–103.)” ayeti İslamiyet’i yaşamak ön koşuluyla
huzurlu bir toplumun işaretlerini bize gösteriyor.Yine İslamiyet inancında sonsuz ahiret hayatına iman olduğundan, müslüman dünyaya bel bağlamaz. Bu hayat onun için malum tabirle imtihandır. “İnkâr edenlere, dünya hayatı süslü gösterildi. İman edenlerle alay ediyorlar. Oysa kıyamet gününde Allah’tan korkanlar onlardan üstündürler. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.(Bakara–212.) ayetinde dünya malına bağlılığın hüsranı getireceği açıkça görülüyor.
Toplumsal güveni, toplumsal adaleti sağlamanın ön koşulu Allah’a kulluğun bilincinde olmak ve dünya hayatının geçiciliğine inanmaktır.
Peki, dünyanın geçiciliğinin
farkında olan herkes aynı şekilde mi davranıyor? “Bir daha mı
gelecez dünyaya!” sözünün şeytani fısıltısına gönlünü
kaptıranlarımız yok mu?
Tarık Buğra’nın “Ya devlet başa,
ya kuzgun leşe” düşüncesiyle hareket eden kimliksiz insanları
sergilediği, Kurtuluş Mücadelesi’ni anlattığı eşsiz romanı
Firavun İmanı’nda bir defa yaşamak üzerine yazılanlar oldukça
düşündürücüdür.
“Biri bir defa yaşanır diye içiyor,
her fırsatta çiftleşiyor, çalıyor, çırpıyor, aldatıyor,
düşene rastladı mı, hiçbir sebep olmasa bile sırf keyif için
bir tekme de o atıyordu. Aynı sözü benimseyen, öteki gibi, bir
defa, bir tek defa yaşayacağı için verdiği sözü tutuyor,
düşenin elinden tutuyor, hakkı tutuyor, adaleti tutuyordu.
Bir defa yaşanacağını bilmek -bu herkesin gözüne batan hakikati bilmek kimini deli ediyor, yardakçı, yüzsüz, yüze gülücü veya ikiyüzlü ediyor, kinci ediyor, zalimleştiriyor, köpekleştiriyor; kimini de aynı hakikat ama sırf bu hakikat hoş görür yapıyor, dürüst yapıyor, şefkatli, yardımsever, vefakâr ve yiğit yapıyordu, kahraman yapıyordu.(Buğra,Tarık,Firavun İmanı,İletişim Yayınları, sf.141.)
“Dünyanın rengine kanan cahil”
olmak mı? Gösterişin, şatafatın geçiciliğini unutup basit
heveslere nefislerimizi alıştırmak mı? Hayır!
Bir defa yaşamanın güzelliği şunu
bilmekten geçer: “Asıl varılacak güzel yer, Allah’ın
yanındadır.”(Al-i İmran,14.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder