cemil aydın
ıslak çoraplarımın içindeki
ayaklarımı
buz tutan bıyıklarımışubat ayazını anlatıyorum şimdi
babamı arıyorum saçak altlarında
kardan kaçıp karı seyretmek gibiydi ölüm
kaçışanları seyrediyordum
geçmişini yad eder gibi mahalle kahvelerinde
çıtırdayan odunların sesine kulak verip
ısınmayı severek,eldivenlerimi kurutmayı
ayaklarımı dayamayı teneke sobalara
şükretmeyi severek şükretmeyi
üşüyenlere yardım dilemeyi anlatıyorum
Allah'ı çokça,faniliğimi
soğuk savaşları,mülteciliğimi
buz tutmuş hafızam çözülüyor,dilim
aklıma geldikçe anlatıyorum
harabe medreseleri,kiliseleri,mezarları
dedektörleri dolayısıyla defineleri
terk edilmiş köyleri,mayınları
yine dalıp gidiyorum dağların çağrısına
mağaraların karanlığı diyorum
aklımıza benzemiyor mu?
şubat ayazı diyorum
yarasaların körlüğü,akbabaların pususu
ateşin ululandığı bir mevsimi yaşıyorum
gittikçe evlere gömülüyor şehir
isyanımızı biliyoruz okkalı küfürlerle
insan kendine gömülüyormuş
gözlerinden okuyorum ölümünü
bileniyorum bırakılmışlığımıza dünyada
-şiir gibi yaşıyorum-
"bahşedilmenin muhatabı olmak" diyorsun
bileniyorum mesai saatlerine, boş vaatlere
bileniyorum rivayet sayılan yaşanmışlığımıza
şubat ayazını anlatıyorum
kendimi,babamı,uzağı yakın eden yolları
yani türküleri,hüzünlerimizi
uykum heveslerim gibi yarım
(Bu şiir Alfabe Fanzin'in Kasım 2013 sayısında yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder