cemil aydın
Türkiye Dergi Fuarı'nı ilk gün
ziyaret ettim.Geçen sene Üsküdar'da yapılan dergi fuarını son
gün ziyaret etmiştim. Fuar alanından hayal kırıklığıyla
ayrılmıştım. Seneye düzenlenecek olan fuara gitmem diyordum ama
fuarın Sirkeci'ye alınması ve geçen seneye göre medyada daha çok
yer alması bende geçen seneye göre daha iyi bir fuar olacağı
beklentisini oluşturduğundan etkinliğe katıldım.
Sirkeci garına girer girmez tamirat
gürültüleri doldurdu kulağımı. İnşaat faaliyetleri
dergicilerin bulunduğu alanda da devam ediyordu. Bu durum elbette
beni rahatsız etti ama yine de dergilerle buluşmak ve dergicilerle
sohbet etmek isteğimi gölgede bırakmadı.
İlk olarak Seher dergisi karşıladı
beni.İmam hatip öğrencilerinin çıkarttığı bir
dergiymiş. Dergiyi üstünkörü inceledim.İmam hatip liselerindeki
edebi faaliyetlerden Yedi İklim dergisi aracılığıyla haberim
olmuştu zamanında. Arada acemice yazılmış yazılara rastladım.
Her ne olursa olsun okullardaki bu hareketlilik kayda değer bir
gelişmedir.İlgilenilmesi ve desteklenilmesi gerekir.
Daha sonra Afak dergisini
inceledim.5.sayıyı incelediğim sırada eşiyle birlikte hızlıca
fuarı dolaşan bir adam aceleyle: "Neden derginizin ismini
Arapça yazıyorsunuz." dedi. Görevli arkadaş dergimizin ismi
Türkçe yazıyor,yanlışınız var." dedi. Bunun üzerine adam
Latin harfleriyle yazılmış kısımları göstererek: "Burada
neden böyle yazıyorsunuz madem,karar verin hangisiyle
yazacaksınız?" diye sordu. Şaşkın gözlerle seyrettim olan
biteni.Görevli gayet makul davranmıştı.Adam lakayt bir tavırla
oradan uzaklaştı. Görevliye insanlarımızın büyük kısmının
bu yanılgıyı benimsediğini söyledim. Okuldaki öğrencilerim de
kullandığımız alfabeyi Atatürk'ün bulduğunu iddia ediyor ve
eskiden kullandığımız dilin Arapça olduğuna inanıyorlar.Koskoca
adamlar böyle düşünüyorsa öğrencilerime kızmamalıyım,
dedim. Görevli arkadaşım da bana hak verdi. Kendisi de derginin
kadrosunda olan arkadaşımdan dergiye dair bilgi aldım. Kendisi
İstanbul Üni. Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiymiş.
Kendisiyle aynı üniversitede okuyan üç dört arkadaşıyla
birlikte dergiyi çıkartmaya başlamışlar. Derginin uzun soluklu
olmasını dileyerek ve son sayıyı da satın alarak ayrıldım.
Daha sonra Dergah dergisinin son
sayısını kendisiyle aynı sitede beraber yazdığımız şair
arkadaşım Fatih Çodur'un şiirinin yayınlanması hatırına satın
aldım.
Fayrap dergisinin alanını
inceledim.Dergi uzun süreden beri çıkmıyordu ama fuara
katılmışlardı.Popülist Kültür Derneği faaliyetleri hakkında
kısaca bilgi aldım. Dernek bünyesinde faaliyetlerini yürüten
birkaç ismi tanıdığımı ve Belya Düz'ü ilgiyle takip ettiğimi
söyledim. Görevli arkadaş da Belya Düz'ün kardeşiymiş.Pot
kırmadığım için şanslı olduğumu gülümseyerek
söyledim.Kendisi tevazuyla her türlü eleştiriye açık
olduklarını söyledi.
Yedi İklim dergisi alanında Şakir
Kurtulmuş ve Müstakim Haksal vardı. Kendileriyle kısa bir
sohbetimiz oldu. Yedi İklim dergisinde şiir yayınlatmak için
şansımı zorladığımı 276.sayıda bunu başardığımı
söyledim.Şakir Kurtulmuş ilgiyle şiirimin yayınlandığı
dergiyi aldı,şiirimi okudu.Yazmaya devam edip etmediğimi sordu.Ben
de devam ettiğimi,şiir ve öykü üzerine çalıştığımı,şiirde
kendi dilimi henüz oluşturamadığımı söyledim. Kendisi şiir
yazan kişinin kendisinin farkında olmasının büyük bir meziyet
olduğunu ve bu yaklaşımımın şiire önem verdiğimin bir
göstergesi olduğunu belirtti.Kendisine gönderilen yazılara sadece
"Yayınlıyoruz ya da yayınlamıyoruz." şeklinde cevap
vermelerini yetersiz bulduğumu söyledim.O da gönderen kişiyi
yeterince tanımadıklarından eleştiriden kaçındıklarını
iletti.Bazı şair ve yazarların editörlerin eleştirileri sonucu
edebiyattan uzaklaştıklarını duyduklarını söyledi. Sağlam bir
eleştiri için editör ve okuru arasında bir yakınlığın olması
gerektiğini söyledi. Kendisine hak verdiğimi belirtmekle birlikte
yine de gönderdiğim yazılara kıyasıya eleştiri beklediğimi
ilettim.
Ay Vakti dergisinin alanında editör
Şeref Akbaba'nın bir aile dostu bizi karşıaldı. Dergileri hızlıca
inceledim. Ay Vakti dergisinin bir sayısında yer aldığımı
kendisine ilettim. Şeref Akbaba'yı sordum. Şu an için burada
olmadığı söyledi ve ismimi not etti.Şeref Hoca kim beni sorarsa
not et demiş. Görevli de dikkatle vazifesini yerine getiriyordu.
Şiir Vakti ve Hayal Bilgisi
dergilerinin bulunduğu alana da uğradım.Selim Tunçbilek bizi
karşıladı. Kendisiyle tanıştıktan sonra dergileri incelemeye
başladım.Elime Hayal Bilgisi dergisinin 10.sayısını aldım.Cihat
Albayrak'ın şiirinin hemen altında Ay Vakti dergisinin
Temmuz-Ağustos sayısında yayınlanan Sesini Yitirmişlerin Ağıtı
adlı şiirimin tavsiye edildiğini tesadüfen gördüm.Doğrusu
şiirimin fark edilmesi ve tavsiye edilmesi beni çok
sevindirdi.Sevincimi Selim Tunçbilek'le de paylaştım.Kendisi beni
tebrik ettikten sonra Şiir Vakti dergisinin ilk beş sayısını
hediye etti. Dergiye de şiirlerinizi gönderebilirsiniz,dedi.
Dergileri en kısa sürede inceleyeceğimi ve dergiye katkı
verebileceğimi söyledim. Yusuf Bal'ın şiir kitabını gördüm.
İsim Yusuf Bal olunca görsel şiir konusu açıldı tabi ki. Selim
Bey görsel şiirin geleceğinin olmadığını söyledi. Ben de
görsel şiire ilgi duymadığımı ve bu tarz şiire mesafeli
yaklaştığımı söyledim.Selim Bey,Yusuf Bal'ın görsel şiiri
kullanan diğer şairlerden farklı olduğunu, imgelerinin
sağlam,şiir dilinin çok farklı olduğunu söyledi ve şairin
hakkını teslim etti. Vedalaşarak alandan ayrılmak üzereydim ki
Taha Akyol'a imzaladığı On Üçüncü Gün adlı şiir
kitabını,Taha Akyol imzalı olmasında mahsur görmezsem kabul
etmemi istedi. İmzalı kitaplara özel bir anlam yüklemediğimden
ve kitaba imzadan daha çok değer verdiğimden memnuniyetle kabul
ettim.
Son olarak Barbar adlı derginin
alanını ziyaret ettim. Derginin kadrosu sadece öğretmenlerden
oluşuyormuş. Meslektaşlarımın böyle bir girişimde bulunması
beni şaşırtmıştı. Derginin bu sene çıkan sayılarını ve
daha önceden çıkarttıklarını düşündüğüm yine aynı isimli
dört sayfadan oluşan sayıları hediye olarak aldım.Barbar
dergisinin alanında hoş sohbet bir abi vardı. Barbar'ın alanından
ayrılırken bu hoş sohbet abiden kısa muhabbetimizle pek de ilgisi
olmayan bir cümle işittim: "Sanal alemin de rabbi var.Bunu
unutuyoruz."
Söz kağıda dökülüyor,çeşitli
isimler altında birilerine bir şeyler anlatmak isteyenler bir araya
geliyordu. Sanal alem üzerinden yürütülen şiir gönder-yayınlat
kısır döngüsünden kurtulmak için, yazı yazma meselesinin özünü
anlayabilmek için,dergicilerin derdini anlamak,onların çabalarını
görmek için iyi bir fırsattı.Bu fırsatı değerlendirdim.
Sizler de değerlendirin isterim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder