24 Ekim 2013 Perşembe

TÜRKİYE DERGİ FUARI İZLENİMLERİM


cemil aydın


Türkiye Dergi Fuarı'nı ilk gün ziyaret ettim.Geçen sene Üsküdar'da yapılan dergi fuarını son gün ziyaret etmiştim. Fuar alanından hayal kırıklığıyla ayrılmıştım. Seneye düzenlenecek olan fuara gitmem diyordum ama fuarın Sirkeci'ye alınması ve geçen seneye göre medyada daha çok yer alması bende geçen seneye göre daha iyi bir fuar olacağı beklentisini oluşturduğundan etkinliğe katıldım.

Sirkeci garına girer girmez tamirat gürültüleri doldurdu kulağımı. İnşaat faaliyetleri dergicilerin bulunduğu alanda da devam ediyordu. Bu durum elbette beni rahatsız etti ama yine de dergilerle buluşmak ve dergicilerle sohbet etmek isteğimi gölgede bırakmadı.

İlk olarak Seher dergisi karşıladı beni.İmam hatip öğrencilerinin çıkarttığı bir dergiymiş. Dergiyi üstünkörü inceledim.İmam hatip liselerindeki edebi faaliyetlerden Yedi İklim dergisi aracılığıyla haberim olmuştu zamanında. Arada acemice yazılmış yazılara rastladım. Her ne olursa olsun okullardaki bu hareketlilik kayda değer bir gelişmedir.İlgilenilmesi ve desteklenilmesi gerekir.

Daha sonra Afak dergisini inceledim.5.sayıyı incelediğim sırada eşiyle birlikte hızlıca fuarı dolaşan bir adam aceleyle: "Neden derginizin ismini Arapça yazıyorsunuz." dedi. Görevli arkadaş dergimizin ismi Türkçe yazıyor,yanlışınız var." dedi. Bunun üzerine adam Latin harfleriyle yazılmış kısımları göstererek: "Burada neden böyle yazıyorsunuz madem,karar verin hangisiyle yazacaksınız?" diye sordu. Şaşkın gözlerle seyrettim olan biteni.Görevli gayet makul davranmıştı.Adam lakayt bir tavırla oradan uzaklaştı. Görevliye insanlarımızın büyük kısmının bu yanılgıyı benimsediğini söyledim. Okuldaki öğrencilerim de kullandığımız alfabeyi Atatürk'ün bulduğunu iddia ediyor ve eskiden kullandığımız dilin Arapça olduğuna inanıyorlar.Koskoca adamlar böyle düşünüyorsa öğrencilerime kızmamalıyım, dedim. Görevli arkadaşım da bana hak verdi. Kendisi de derginin kadrosunda olan arkadaşımdan dergiye dair bilgi aldım. Kendisi İstanbul Üni. Hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiymiş. Kendisiyle aynı üniversitede okuyan üç dört arkadaşıyla birlikte dergiyi çıkartmaya başlamışlar. Derginin uzun soluklu olmasını dileyerek ve son sayıyı da satın alarak ayrıldım.

Daha sonra Dergah dergisinin son sayısını kendisiyle aynı sitede beraber yazdığımız şair arkadaşım Fatih Çodur'un şiirinin yayınlanması hatırına satın aldım.

Fayrap dergisinin alanını inceledim.Dergi uzun süreden beri çıkmıyordu ama fuara katılmışlardı.Popülist Kültür Derneği faaliyetleri hakkında kısaca bilgi aldım. Dernek bünyesinde faaliyetlerini yürüten birkaç ismi tanıdığımı ve Belya Düz'ü ilgiyle takip ettiğimi söyledim. Görevli arkadaş da Belya Düz'ün kardeşiymiş.Pot kırmadığım için şanslı olduğumu gülümseyerek söyledim.Kendisi tevazuyla her türlü eleştiriye açık olduklarını söyledi.

Yedi İklim dergisi alanında Şakir Kurtulmuş ve Müstakim Haksal vardı. Kendileriyle kısa bir sohbetimiz oldu. Yedi İklim dergisinde şiir yayınlatmak için şansımı zorladığımı 276.sayıda bunu başardığımı söyledim.Şakir Kurtulmuş ilgiyle şiirimin yayınlandığı dergiyi aldı,şiirimi okudu.Yazmaya devam edip etmediğimi sordu.Ben de devam ettiğimi,şiir ve öykü üzerine çalıştığımı,şiirde kendi dilimi henüz oluşturamadığımı söyledim. Kendisi şiir yazan kişinin kendisinin farkında olmasının büyük bir meziyet olduğunu ve bu yaklaşımımın şiire önem verdiğimin bir göstergesi olduğunu belirtti.Kendisine gönderilen yazılara sadece "Yayınlıyoruz ya da yayınlamıyoruz." şeklinde cevap vermelerini yetersiz bulduğumu söyledim.O da gönderen kişiyi yeterince tanımadıklarından eleştiriden kaçındıklarını iletti.Bazı şair ve yazarların editörlerin eleştirileri sonucu edebiyattan uzaklaştıklarını duyduklarını söyledi. Sağlam bir eleştiri için editör ve okuru arasında bir yakınlığın olması gerektiğini söyledi. Kendisine hak verdiğimi belirtmekle birlikte yine de gönderdiğim yazılara kıyasıya eleştiri beklediğimi ilettim.

Ay Vakti dergisinin alanında editör Şeref Akbaba'nın bir aile dostu bizi karşıaldı. Dergileri hızlıca inceledim. Ay Vakti dergisinin bir sayısında yer aldığımı kendisine ilettim. Şeref Akbaba'yı sordum. Şu an için burada olmadığı söyledi ve ismimi not etti.Şeref Hoca kim beni sorarsa not et demiş. Görevli de dikkatle vazifesini yerine getiriyordu.

Şiir Vakti ve Hayal Bilgisi dergilerinin bulunduğu alana da uğradım.Selim Tunçbilek bizi karşıladı. Kendisiyle tanıştıktan sonra dergileri incelemeye başladım.Elime Hayal Bilgisi dergisinin 10.sayısını aldım.Cihat Albayrak'ın şiirinin hemen altında Ay Vakti dergisinin Temmuz-Ağustos sayısında yayınlanan Sesini Yitirmişlerin Ağıtı adlı şiirimin tavsiye edildiğini tesadüfen gördüm.Doğrusu şiirimin fark edilmesi ve tavsiye edilmesi beni çok sevindirdi.Sevincimi Selim Tunçbilek'le de paylaştım.Kendisi beni tebrik ettikten sonra Şiir Vakti dergisinin ilk beş sayısını hediye etti. Dergiye de şiirlerinizi gönderebilirsiniz,dedi. Dergileri en kısa sürede inceleyeceğimi ve dergiye katkı verebileceğimi söyledim. Yusuf Bal'ın şiir kitabını gördüm. İsim Yusuf Bal olunca görsel şiir konusu açıldı tabi ki. Selim Bey görsel şiirin geleceğinin olmadığını söyledi. Ben de görsel şiire ilgi duymadığımı ve bu tarz şiire mesafeli yaklaştığımı söyledim.Selim Bey,Yusuf Bal'ın görsel şiiri kullanan diğer şairlerden farklı olduğunu, imgelerinin sağlam,şiir dilinin çok farklı olduğunu söyledi ve şairin hakkını teslim etti. Vedalaşarak alandan ayrılmak üzereydim ki Taha Akyol'a imzaladığı On Üçüncü Gün adlı şiir kitabını,Taha Akyol imzalı olmasında mahsur görmezsem kabul etmemi istedi. İmzalı kitaplara özel bir anlam yüklemediğimden ve kitaba imzadan daha çok değer verdiğimden memnuniyetle kabul ettim.

Son olarak Barbar adlı derginin alanını ziyaret ettim. Derginin kadrosu sadece öğretmenlerden oluşuyormuş. Meslektaşlarımın böyle bir girişimde bulunması beni şaşırtmıştı. Derginin bu sene çıkan sayılarını ve daha önceden çıkarttıklarını düşündüğüm yine aynı isimli dört sayfadan oluşan sayıları hediye olarak aldım.Barbar dergisinin alanında hoş sohbet bir abi vardı. Barbar'ın alanından ayrılırken bu hoş sohbet abiden kısa muhabbetimizle pek de ilgisi olmayan bir cümle işittim: "Sanal alemin de rabbi var.Bunu unutuyoruz."

Söz kağıda dökülüyor,çeşitli isimler altında birilerine bir şeyler anlatmak isteyenler bir araya geliyordu. Sanal alem üzerinden yürütülen şiir gönder-yayınlat kısır döngüsünden kurtulmak için, yazı yazma meselesinin özünü anlayabilmek için,dergicilerin derdini anlamak,onların çabalarını görmek için iyi bir fırsattı.Bu fırsatı değerlendirdim.


Sizler de değerlendirin isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder